1980’lerden sonra dünyada meydana gelen siyasi gelişmelerin, medyada da ciddi yapısal değişikliklere neden olduğu söylenebilmektedir. Sermayenin ağırlığı Türkiye’de artmaya başlamış ve bu medyanın ticarileşmesinde önemli rol oynamıştır. Medya-siyaset ilişkisine bakıldığında; siyasetin kamuoyu desteğine olan ihtiyacı, medyanın ise sahip olduğu toplumu etkileme gücü, yönetenler nazarında medyayı önemli ve vazgeçilmez bir güç haline getirmiştir.
1977 seçimlerine katılan
partiler tarafından hükümet kurulması için çoğunluk sağlanamaması ardından 12
Eylül 1980 Darbesi gerçekleşmiştir. 1980 yılına kadar ardı arkası kesilmeyen
faili meçhul cinayetler, gazetecilerin tutuklanmaları, gazetelerin kapatılması,
sağ ve sol kavgalarının sürmesi gölgesinde yürütülen basın çalışmalarında
özgürlükler yine kısıtlanmıştı. Darbe sonrasında Türkiye Gazeteciler
Sendikası’nın bazı şubeleri kapatılmış, sendika üyeleri tutuklanmıştır. Darbe
sonrası hazırlanan 1982 Anayasası’nda yer alan ‘şartlı’ basın özgürlükleri de
bu durumu en net bir biçimde ortaya koymaktadır. 25 Ekim 1983’te ilan edilen
Olağanüstü Hal ile yine her türlü yayın unsuruna kapatma, yayınlanma gibi
cezalar ve yaptırımlar getirilmiştir. Özellikle basına yönelik uygulanan para
cezaları, tüm dünyayı etkileyen ekonomik buhranında etkisi ile gazetelerin
gelirlerini de derinden sarsmıştır.
1983-1993 yılları arasında ANAP ile tarih sahnesine çıkan Turgut Özal’ın iktidar döneminde birçok aydın gazeteci faili meçhul cinayete kurban gitti. Ulusal ve yerel basına sayısız tazminat ve ceza davası açıldı. Uluslararası Basın Enstitüsü’nden bu ağır bilanço sebebi ile Türkiye’ye uyarı yapıldı. Bu dönemde basın davalarının sayısının 2 binin üzerinde olduğu, 3 bin gazeteci, yazar ve sanatçının sanık olarak yargılandığı, çıkan cezalar sebebi ile kapatma cezası alan basın kuruluşları sorumlularına toplamda 5 bin yıldan fazla hapis cezası verildiği bilinmektedir.
Türkçede “yurttaş
gazeteciliği” ya da “kamu gazeteciliği” kavramlarıyla ifade edilen yeni
gazetecilik anlayışı, 1990’larda ABD’de ortaya çıkıp, özellikle bir kamu
kuruluşu olan Pew Center’ın destekleriyle bir uygulama alanı bulmaya
başlamıştır. Yurttaş gazeteciliği ya da diğer adıyla kamu gazeteciliği medya
eleştirilerinin büyük oranda arttığı son yıllarda, hâkim medyadaki mevcut
gazetecilik pratiğini sorgulayarak, yeni bir anlayışla demokrasiye yeni
açılımlar getirme amacı taşımaktadır.
1990’lı yıllarda süren
kaos havası Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Metin Göktepe ve birçok
gazetecinin hala aydınlatılamayan faili meçhul cinayetlere kurban gitmesi ile
Hürriyet ve Sabah Gazetelerinin bombalanması ile devam etmiştir. Siyasi iktidar
ya da sermaye odaklı kişilerin tehdit, şantaj, baskı ve yatırım amacı ile
basını baskı altında tutması oldukça sancılı bir sürecin yaşanmasına sebep
olmuştur.
Ülkede 2000’li yılların başına geldiğinde yaşanılan sorunların çözümüne ilişkin olarak atılan adımlardan biri de yerel basına verilen önemin arttırılması oldu. Ülkedeki tıkanıklığın açılması için yerel basının etkisi arttırılmaya çalışıldı. 2000 başlarında iktidara gele Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) basın politikası halkın da istediği gibiydi. Daha sonra 2007 yılında tekrar hükümete gelen AKP iktidarında meydana gelen olaylarda basını olumsuz etkilenmiştir. Mevcut basını iktidara göre şekillendirmeye çalışan AKP, muhalif gazetelerin kapatılması, gazetecilerin tutuklanması, ulusal ve yerel basın tekelleşme girişimleri, bunlara girişenlerin iktidara yakın yatırımcıların olması DP döneminde yaşanılanların tekrarına dönülmüştür. Halk adına devleti denetleyen 4. Bir güç olarak bilinen basın siyasi iktidarın kontrolünden kurtulamamıştır.
Dikey ve çapraz
tekelleşmenin Türkiye’de yaygınlaşması ile medya sahipleri önemli güç
kazanmıştır. Bu gücü kullanmak isteyen birçok yatırımcı da medya sektörüne adım
atmıştır. 2000’li yıllara kadar Türkiye’deki medya kuruluşlarının birçoğunun
bünyesinde bir bankanın da bulunması bu duruma en açık örneklerden biridir.
2001 yılında tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkisi altına ekonomik kriz
ile tarafından medya kuruluşları bünyesindeki bankalarında dahil olduğu birçok
bankaya yaptırımlar uygulanmıştır. Birçoğuna Türkiye Mevduat Sigorta Fonu
tarafından el konulmuştur. AK Parti döneminde ise büyük medya gruplarının
sahipliği el değiştirmiştir. Siyasi güç ile gelir seviyesini arttıran birçok iş
adamı medya sektörüne adım atmıştır. AK Parti döneminde medya üzerinde kurulan
bu yeni oluşum, iktidarın doğrudan medya üzerindeki sahipliğini arttırmıştır.
İktidara yakın kişi ya da kuruluşların medya alanında başlattığı tekelleşme ile
birçok sivil toplum kuruluşu, sendika, her türlü topluluk ve birleşim
alternatif medya oluşumlarına yönelmiştir.
Günümüzde basının hak
ettiği değeri görmediğini söyleyebiliriz. Birçok gazete ideolojisinden dolayı
çok kolay kapanabiliyor, haberlerine sansür uygulanıyor, gazete çalışanları
deşifre ediliyor bunu en net örneği kısa bir süre önce yayınlanan SETA
raporunda görüldü Ülkemizde tutuklu gazetecilerin de sayıları artmaya devam
ediyor, istediği gibi yayın yapmaya çalışanlar bir şekilde engelleniyor. Medya
patronlarının iktidarla birlikte hareket ediyor. Muhalif basın susturulmaya
çalışılıyor, resmi ilan alma haklarında mahrum bırakılıyor ve ana akım medyası
tarafından karalanıyor. Bu gelişmelerle birlikte basın özgürlüğü kavramının net
bir şekilde oluşmadığı görülüyor.
Türkiye basın özgürlüğü listesinde 154. sırada Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde bu yıl 180 ülke arasında 154'üncü sırada yer aldı. Raporda Türkiye'de internet üzerinden sansürün arttığı vurgulanıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, dünyadaki 180 ülkede basın özgürlüğünün durumunu mercek altına aldığı 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ni kamuoyuna açıkladı. Türkiye listede 154’üncü sırada yer aldı. Geçen yıl 157'nci sırada yer alan Türkiye, bu yıl üç sıra yükselmiş oldu. Raporda, Türkiye'de tutuklu gazeteci sayısında geçen yıl az bir gerileme kaydedilse de dünya genelinde hala en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerden birinin Türkiye olduğu vurgulandı. Türkiye'de internet medyasına yönelik sansürün arttığı belirtilen raporda, RSF'in ortak kuruluşu Bianet'in verilerine göre 2019 yılında en az 586 haberin internette sansürlendiği vurgulandı.
Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK), 2018 yılına ilişkin yazılı medya istatistiklerini açıkladı. Buna göre,
2018’de yayımlanan gazete ve dergilerin sayısı 2017’ye göre yüzde 2,6 azalarak
5 bn 962 oldu. Bu yayınların yüzde 58,7’sn dergiler oluşturdu. Gazete ve
dergilerin tirajı, geçen yıl 2017’ye göre yüzde 17,6 azaldı. Türkiye’de geçen
yıl yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 1 milyar 368 milyon
287 bin 463 olurken, bunun yüzde 94,2’snn gazetelerden oluştuğu kayıtlara
geçti.
Geçen yıl gazetelerin
yüzde 91,3’ü yerel, yüzde 6,9’u ulusal, yüzde 1,8’ bölgesel yayın yaptı.
Dergilerin se yüzde 64,3’ü ulusal, yüzde 31,4’ü yerel, yüzde 4,3’ü bölgesel
yayın gerçekleştirdi. Gazetelerin toplam tirajının yüzde 81,6’sı ulusal, yüzde
17,6’sı yerel ve yüzde 0,7’s bölgesel yayımlanan gazeteler, dergilerin se yüzde
75,6’sını ulusal, yüzde 20,9’unu yerel ve yüzde 3,6’sını bölgesel yayımlanan
dergiler oluşturdu. Geçen yıl gazetelerin yüzde 29,6’sı haftalık, yüzde 28,2’s
haftada 2-6 gün arası, yüzde 16,2’s aylık olarak yayımlandı. Dergilerin
yayımının se yüzde 24’ü aylık, yüzde 22,4’ü üç aylık, yüzde 15,9’u altı aylık
olarak gerçekleşti. Gazetelerin yıllık tirajının yüzde 87,1’ günlük, yüzde
8,3’ü haftada 2-6 gün arası, yüzde 2,3’ünü haftalık olarak yayımlanan
gazeteler, dergilerin se yıllık tirajının yüzde 8,3’ünü haftalık, yüzde
56,3’ünü aylık, yüzde 10,2’sn k aylık ve yüzde 11,4’ünü üç aylık yayımlanan
dergiler oluşturdu Yayımlanan gazetelerin yüzde 87,8’ siyasi haber-güncel,
yüzde 2,2’s yerel yönetim, yüzde 1,9’u
sektörel-mesleki içerikli olurken, dergilerin yüzde 17,5’ sektörel-meslek,
yüzde 13,8’ akademik, yüzde 8,5’ eğitim-sınav içerikli gerçekleştirildi.
Gazetelerin yüzde 10,4’ü, dergilerin se yüzde 8,2’s geçen yıl ek verildi. Basın
İlan Kurumunun dar kayıtlarından elde edilen bilgilere göre, 2018 yılında resim
İlan ve reklama yapılan ödemeler yüzde 2,2 artarak 454 milyon 398 bin 951 lira
oldu.
Fotoğraf 1: Mayıs-2020 Ayında Resmî İlan ve Reklam Verilebilecek İstanbul Gazeteleri
Kaynak:
https://ilanbis.bik.gov.tr/Uygulamalar/AylikListe
Fotoğraf 2: Mayıs - 2020 Ayında Resmî İlan ve Reklam
Verilebilecek yaygın gazeteler
Kaynak:
https://ilanbis.bik.gov.tr/Uygulamalar/AylikListe
Her iki görselde 2020 Mayıs ayı itibariyle ülkemizde ulusal yani yaygın yayın yapan gazeteler gösterilmiştir. Günümüzde ulusal gazetelerin sayıları neredeyse her gün değişmektedir bir gün biri kapatılıyor diğeri açılıyor, sürekli değişen bir yayın havuzu var karşımızda. Görselde Birgün gazetesinin resmi ilan almadığı için yer bulmadığını görüyoruz, görsellere baktığımızda toplam olarak ulusal gazete statüsünde olan gazete sayısının Birgün gazetesi ile beraber 31 olduğu görülmektedir. Ulusal gazeteler listeye baktığımızda günümüze kadar birçok gazete açılıp kapanmıştır. Sürekli olarak değişen mevcut sistemde birçok gazeteci gözaltına alınıyor, gazeteler kapanıyor, çoğu medya kuruluşu istediği yayını yapamıyor. Mevcut iktidarın baskıları altında yayın yapmaya çalışan gazetelerin bazıları resmi ilan alma hakkına sahip değiller. Düşük gelirlerle gazetelerinin idamelerini devam ettirebiliyorlar.
0 Yorumlar