Hitler’in Kavgası - Hempa Entelekya

Hitler’in Kavgası

      

       Adolf Hitler, hepimizin bildiği gibi tarihin en büyük diktatörlerinden biri. Ancak genelde hakkında duyduğumuz şeyler diktatör olması, Yahudileri katletmesi gibi klişe bilgilerden ibaret. Bu yazıda sizlere Hitler’in Kavgam kitabını inceleyip, ‘klişe’ bilgilerin dışına çıkarak kitaptaki birkaç anahtar noktadan bahsetmeye çalışacağız. 

Öncelikle kitap hakkındaki temel bilgilere bir göz atalım. Kitap, Hitler ve taraftarlarının 1923 yılında başarısızlıkla sonuçlanan Birahane Darbesinden sonra Hitler’in hapis yattığı süreçte bizzat kendisi tarafından kaleme alınmıştır. Biyografi özelliğine sahip olan bu kitap, aynı zamanda Hitler’in ‘nasyonal sosyalizm’ adını verdiği dünya görüşünün amaçlarını bildiren ve Marksizm ve Kapitalizm’i eleştirip yeni önergeler sunan bir tür dava kılavuzu gibidir. ‘Dava Kılavuzu’ diyoruz, çünkü Hitler kitabının önsözünde davasına arkadaş aramadığını, bu davaya gönül vermiş insanlara daha ayrıntılı bilgili vermeyi amaçladığını kendisi söylüyor. Kutsal kitaplarda da amaç budur; kimseyi dine çağırmaz, dine inananlara bilgi vermeyi hedefler.

Bununla birlikte kitabın yazıldığı tarih gözden kaçmaması gereken önemli bir detay; çünkü Hitler o dönemde henüz ‘diktatör’ etiketine sahip olmamakla beraber, yalnızca ülkesinin bulunduğu durumdan şikâyetçi olan bir vatansever kimliğindedir. Bu sebepten dolayı Kavgam’ı, her şeyden önce Hitler’in sapkın ideolojisinin sebep olacağı bir yıkımın en büyük ve yazılı sinyali olarak değerlendirmek yanlış olmaz.

Kavgam, basit bir biyografi ile başlar. Kitaba göz attığınızda Hitler’in fikirlerini sunmadan önce kendi hayatı ve onu bu kitabı yazmaya iten faktörler hakkında bilgi vermeyi tercih ettiğini görebilirsiniz. Bu kısım dikkatli okunursa Hitler’i Hitler yapanın ne olduğu konusundaki soru işaretlerini gidermek mümkün. Görüleceği üzere Yahudi kindarlığı ile bilinen Hitler, anadan doğma Yahudi düşmanı değil; hatta Viyana’da geçirdiği gençlik yıllarında karşılaştığı Yahudi aleyhtarı insanları ve dini çekişmelerden çıkan her türlü düşmanlığı hoşgörü ve insanlık namına kınadığını belirtiyor. İlerleyen dönemlerde Viyana’da sefalet içinde yaşamını sürdürmeye çalışan Hitler, Yahudiler’in neden bu kadar nefretle karşılandığı hakkında araştırma yaparak kafasındaki soruları gidermeye çalışmıştır, ve gidermiştir de. Okuduğu basın yayınları, muhatap olduğu Yahudiler ve sonu gelmeyen gözlemleri sonucu, Yahudiler’in Alman ulusunun azılı düşmanı olduğunu ilan eder. Kitapta saydığı sebepler, Hitler’in liderliği altında yapılacak olan vahşetleri aklamaya elbette yetmese bile bu vahşetlerin altında yatan hastalıklı psikoloji hakkında ipuçları vermesi açısından önemlidir.

Bir önceki paragraftan da anlaşılacağı üzere Kavgam, genel olarak ırkçılık üzerine kuruludur. Hitler, kitabın geri kalanında Almanlar’ın üstün ırk olduğunu vurgularken, aşağı ırk olarak nitelendirdiği Yahudiler’in yok edilmesi gerektiğini bas bas bağırmaktadır. Bu doğrultuda Alman ırkının saf kalmasının ehemmiyetini ısrarla belirten Hitler, “Hiç kimse soyunu ve ırkını tehlikeye atan günah işleme özelliğine sahip değildir.” diyerek Alman erkek ve kadınlarına seslenir. İktidara geldikten sonra saf kan Alman askerleri yetiştirmek için kurdurduğu üreme çiftliklerine bakılırsa, Hitler’e göre Almanya’nın menfaatine uygun olan her günah günah olma özelliğini kaybedip meşrulaşmıştır.

Kitap okunurken göze çarpan önemli detaylardan biri, Hitler’in mükemmel bir gözlemci olduğudur. Almanya’nın başına gelen her musibetten, hatta ve hatta 1. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden bile Yahudiler’i sorumlu tutması abartıya kaçsa da, maddeler halinde açıkladığı tespitleri kayda değerdir. Hitler kitabında Siyonizm’e oldukça eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşır ve kaynağında Yahudiler’in bulunduğu bu ideolojiye yukarıdan bakar. Yahudiler’in yerleştiği her yere sülük gibi yapıştığını ve oradaki ırkı yavaşça yok ettiğini söyleyen Hitler’in bu iddiasının doğruluğunu ispat etmek, günümüz  Siyonist Yahudilerin Filistin’deki faaliyetlerini incelediğimizde çok kolaydır. Bununla birlikte Adolf Hitler’e göre, Alman ırkının varlığını tehdit eden unsurlardan biri de Marksizm’dir. Bu ideolojinin kurucusu olan Karl Marx isminin önüne her seferinde Yahudi sıfatını koyan Hitler, ideolojinin kendisini de Yahudilikle bir tutar. Bu konuda Hitler’in en önemli tezi, Marksizm’in, Yahudiler’in uluslar arası sermayeye hakimiyetine zemin hazırlayacağı iddiasıdır. Bu sebepten Hitler’e göre her iki ‘tehdit’ de Almanya’nın kötülüğü için çalışmakta ve Hitler’in kitabının neredeyse tamamında dile getirdiği Büyük Almanya hayalini tehlikeye atmaktadır. Hitler’in bu öngörülerinin tamamiyle asılsız olduğunu söylemek yanlış olur. Nitekim günümüzde kapitalizm çarklarının İsrail ve müttefikleri lehine döndüğü bariz ortada.

Bu noktada kitaptan bağımsız bir parantez açmak istiyorum. Hitler, her ne kadar Siyonizm’e ve onların bütün Yahudileri kendilerince kutsal saydıkları topraklara göç ettirme hayaline hiddetle karşı çıksa da kendisi farkında olarak veya olmayarak bu hayale hizmet etmiştir. Polonya’da birçok Yahudi Hitler’in emirleriyle birlikte katledilirken, Siyonistler bu vahşeti engellemek için hiçbir girişimde bulunmamıştır. Hatta ve hatta 1933’de Hitler’e karşı eylem çağrısı örgüt kongresinde reddedilmiştir. Örgüt, öldürülen Yahudiler’in yardım çağrılarına da kulaklarını tıkamıştır. Çünkü Hitler’in altına imzasını attığı bu soykırım hareketi, dünyanın her tarafından Yahudiler’in korkuyla Filistin’e göç etmesini sağlıyordu. Haliyle bu Siyonizmin menfaatlerine uyduğundan, Siyonistler Siyonizm düşmanı olduğunu iddia eden Hitler ile sessiz bir anlaşma yapmış gibi tepkisizdiler.

Bütün hususlar dikkate alındığında Kavgam ırkçılık ideolojisinin savunuculuğunu yapan, belirli görüşlere çeşitli hakaret ve aşağılamalarda bulunan, bununla birlikte devrimci Adolf Hitler’in insanlığa bırakmak istediği dünyanın ve hayallerindeki Almanya’nın tasvirini yapan bir kitaptır. Hitler’i tümüyle tanımak için yeterli olduğunu söyleyemeyiz, çünkü belirttiğimiz gibi kitap sadece 1923’e kadarki Hitler’i kapsamaktadır. İktidara gelen 1933’teki Hitler ve savaşı kaybedeceğini anlayıp intihar eden 1945’teki Hitler tamamen farklı. Yine de, dünyada etkisini hala sürdüren, hatta bazı milliyetçilerin kendine örnek aldığı bu zihniyeti  anlamak için oldukça önemli bir kaynak olduğu su götürmez bir gerçektir.

                                           Betül ÇINAR

Yorum Gönder

0 Yorumlar