Çin Kültürü Neden Japon Kültürü Kadar Popüler Değil? - Hempa Entelekya

Çin Kültürü Neden Japon Kültürü Kadar Popüler Değil?

Japonya ve Çin. Her ikisi de gelişmiş birer Asya ülkesi olmasına rağmen Japonya’nın kültürü hakkında daha çok şey duyarız. Çin’in akıllarımızda yer edinme biçimi ise biraz daha farklıdır. Bu yazımızda benzer kültürlere sahip olmalarına rağmen Çin’in özellikle Batı’da neden daha az popüler olduğunu açıklamaya çalışacağız.

 

#1 Popüler Kültür

 

Yazımızın başlığını gördüğünüzde bile aklınıza gelen bir cevap vardır: Japonya’nın dünyanın her yerine yayılan anime ve mangaları. Haklısınız. 1900’lü yılların sonlarına doğru popülerlik kazanan manga ve animeler sadece bir eğlence aracıyken zamanla Japonya’nın ticaretine katkı sağlayan önemli bir ürün haline geldi. Manga adı verilen çizgi romanların yazarları ve çizerleri birbirinden ayrılıp bir sektör haline gelmiş, Türkçe’ye ‘animasyon’ olarak çevrilen Japon animeleri ise sezonlarca süren dizilere dönüştü.. Şimdi bile dünyanın birçok yerinde şöhretini sürdüren bu anime ve mangalar 1990’ların sonları tarafından Japon hükümeti tarafından resmi bir kültür parçası olarak görülmüyordu, ancak bu türler o kadar popüler olmaya başladı ki 2000 yılında resmen ‘Japonya’nın geleneksel kültürünün bir parçası’ olarak tanımlanmaya başladı.

 

 

Bir çizgi roman bir kültürü ne kadar başarılı yansıtıyor olabilir ki, diye düşünüyor olabilirsiniz. Bu sefer yanılıyorsunuz, çünkü bu türler içerikleriyle birlikte Japon kültürünün adeta bir aynası haline geldi. Birkaç anime izlediğinizde Japon milleti hakkında mitleri, inançları, siyaseti, aile değerleri ve hatta ekonomileriyle ilgili bile kolay bir şekilde fikir edinebiliyorsunuz. Bu sayede Japonlar, sevimli çizimlerini dünyaya pazarlayarak aslında oldukça eski ve karmaşık olan Asya kültürünü dünyaya tanıtmayı başardılar. Anime ve mangalar sayesinde pek çok insanın Japon kültürüne ilgisi arttı, yine aynı sebepten pek çok insan Japonca öğreniyor ve gelecek planları arasında Japonya’da yaşamak var.

 

Çin ise tahmin edebileceğiniz üzere popüler kültüre uyum sağlama konusunda Japonya’nın çok daha gerisinde. Aslında Çin’de de tıpkı manga gibi çizgiromanlar var, bunlara ‘manhua’ deniyor. Bunlar çizim olarak Japon mangalarına çok benzese de içerik olarak oldukça kısıtlı kalıyorlar. Japon mangaları aşk, günlük hayat, siyaset, teknoloji gibi aklınıza gelecek her türlü içeriği konu alabilirken Çin’in manhua’ları genel olarak savaş, dövüş gibi konular üzerine. Ayrıca mangalar çoğu dile çevrilirken manhuaların çevirilerine çok az rastlarsınız. Yani Çin hem kendi içindeki kısıtlamalardan dolayı manhua gibi medya ürünlerini fazla üretmiyor, ürettiklerini de dünyaya pazarlama konusunda sıkıntı yaşıyor.

 

Bir manhua:

 

 

Kısaca özetlemek gerekirse Çin diğer Asya ülkelerinden çok daha derin ve ilginç bir kültüre sahip olmasına rağmen, popüler kültüre uydurulamadığı için tanıtılamıyor. İnsanlar Japonya’nın oyunları, animeleri ve mangaları; Güney Kore’nin müzikleri, dizileri ve filmleri ile başlayıp sonrasında bu iki ülkenin kültürünü öğrenmeye devam ediyorlar. Çin ise meraklıları için belgesellerden ve kitaplardan öğreniliyor.

 

#2 Japonya’nın Eğlenceli Teknolojisi

 

Sony, Panasonic, Toyota, Honda, Nissan… Bu markaların hepsi Japonya’ya ait. Japonya teknoloji dünyasına çoku ülkeden daha erken yetişti ve sadece animeleriyle değil, farklı sektörlerden üretimleriyle de insanları heyecanlandırmayı başardı. Doğal olarak tüm bu farklı üretimlerin merkezi olan Japonya dünyanın çeşitli yerlerinden insanların dikkatini çekti.

 

Bu demek değildir ki Çin kötü bir üretime sahip. Tam aksine Çin de bu modernleşmeye ayak uydurmuş ülkelerden, bunu sadece ekonomisine bakarak bile söyleyebiliriz. Ancak bir önceki maddede bahsettiğimiz gibi Çin heyecanlandırıcı değil, yalnızca ucuz ve seri bir üretime sahip. Hal böyle olunca seri üretimi Çin’e sadece ekonomik anlamda katkı sağlıyor ve Japonya ilgi çekici ürünleriyle kültürünü yaymak adına Çin’in bir adım önüne geçiyor.

 

 

 

#3 Çin’in Siyasi Yapısı ve Medyadaki Yeri

 

Özellikle koronavirüs ortaya çıktığından beri Çin’in sahip olduğu kötü şöhretin hepimiz farkındayız. Açıkçası bu virüs öncesinde de durum pek farklı değildi. Japonya film sektörü, teknolojik ürünleri gibi eğlenceli konularla gündeme gelirken Çin Amerika’yla yaptığı ekonomi savaşlarıyla, toplama kampı olduğunu gizlemeye çalıştığı Doğu Türkistan toplama kamplarıyla, ordusuyla vb. anılıyordu. Bu şekilde Japonya yine akıllarda eğlenceli olmasıyla yer edinirken, Çin siyasi ve gergin bir ülke olarak algılanıyor.

 

Bu sebepten dolayı özellikle Avrupalı insanlar Japonya’yı kendi ülkeleri gibi demokratik ve rahat bir ülke olarak kodladıkları için Japonya’yı ziyaret etme konusunda kendilerini daha rahat hissediyorlar. 

 

Bir forumda ‘Japonya’yı mı Çin’i mi ziyaret etmek istersiniz?’ sorusuna verilen cevaplardan biri:

“Japonya. Çin’i ziyaret etmek isterdim ama komünizm olayı beni korkutuyor. Anti-Hristiyanlık da öyle. Japonya daha güvenli olur gibi.”

 

Bu cevap ise her iki ülkede de yaşamış birinden:

“Son yıllarda Çin’de siyaseti görmezden gelmek imkansız. İnsanların Batılılar’a yönelik tutumları olumsuz olabiliyor. Çin ve Amerika arasındaki bir sorundan dolayı öfkeli olan Çinliler tarafından köşeye sıkıştırılmıştım. Doğru, çoğu Çinli böyle davranmıyor ama bu Japonya’da hiç başıma gelmedi. Japonya’daki insanlar da (Batılılar hakkında) böyle düşünüyor olabilir, ama öyle olsa bile fark etmeyeceğiniz kadar kibar davranıyorlar.”

 

Medyadan bağımsız olarak, turistlerin söylediklerine göre Japonya Çin’e göre çok daha sıcakkanlı bir ülke. Ayrıca ulaşım, temizlik, konaklama ve yemek gibi turistlere yönelik sosyal hizmetlerde de Çin’e göre çok daha başarılı bulunuyor.

 

 

#4 Çince Japonca’ya göre daha zor ve kaba bulunuyor

 

Asya dilleri dendiğinde Korece, Japonca ve Çince aynı grupta değerlendirilir. Bunun sebebi çıkış noktalarının ve alfabelerinin benzer olmasıdır. Zaten bu dillerin ‘zor’ olarak nitelendirilmesinin sebebi de alfabeleridir. Japonca’nın üç tane farklı alfabesi vardır, ‘kanji’ denen sonuncu alfabeyi Japonlar’ın bile tam olarak öğrenmesi uzun zaman alıyor. Ancak japonlar, kanji alfabesine alternatif olarak iki farklı alfabe daha üretmişlerken Çince’de sadece kanji alfabesi var. Yani Japonca’da kanji öğrenmeyi biraz daha ağırdan alabilirsiniz, ancak Çince’ye direkt bu karışık alfabeyle başlamak zorundasınız. Bu da Çince okuma ve yazmayı Japonca’dan daha zor kılıyor.

 

Lafı gelmişken Korece’den de bahsedelim. Kore, bir dönem Kanji alfabesini kullanan ancak zamanla kendi alfabesini oluşturan bir ülkedir. Yani şuan Korece öğrenmeye başladığınızda, Kanji’yle uğraşmadan basit karakterlere sahip bir alfabe ezberleyip Korece yazmayı öğrenebilirsiniz. Bu kolaylık sebebiyle insanlar genelde Asya dillerini öğrenmeye Korece’den başlamanızı tavsiye eder. Japonca eğlenceli, Çince ise karmaşık ve zor bulunur.

 

Çince’nin bir diğer dezavantajı da kulağa kaba gelmesidir. Bunu biz değil, dil öğrenen insanlar söylüyor. Bunun sebebi ise, Çince konuşurkenki ses tonunuzun söylediğiniz cümlenin anlamını değiştirmesi. Bu yüzden Çince kulağa kaba ve gürültülü geliyor. Japonca’nın kulağa Çince’ye oranla tatlı gelmesinin sebebi animelerdeki ince sesli sevimli kızlar da olabilir. Yine de insanların Japonca’ya daha sıcak yaklaştığı bir gerçek, ve dilin kültürün aynası olduğunu düşünürsek bu noktada Japonya Çin’in önüne geçiyor.

 

 #5 Çin daha sessiz bir popülerliğe sahip

 

Daha önce bahsettiğimiz gibi, Çin aslında oldukça geniş bir kültüre sahip. Konfüçyanizm, Taoizm, dövüş sanatları gibi terimlerin Çin’e ait olduğunu biliyoruz. Muhtemelen çoğunuz Çin’in dövüş filmlerinden birini izlemişsinizdir, ve muhtemelen aşağıdaki fotoğraf da tanıdık gelmiştir. 

 

Bu öğretilere ve filmlere ilgi duyan insanlar elbette çok fazla, fakat bunlar animeler gibi fanlığını yapabileceğiniz üretimler değil. Konfüçyus’un konserine gidip çığlık atamazsınız, ya da sosyal medya profilinizi dövüş filmleri üzerine kurmazsınız. Dolayısıyla Çin kültürünün bu kısımlarına ilgi duyan insanlar sessizce kitap okur, film izler, öğrenirler. Dünyanın da bundan pek haberi olmaz.

 

 

Bu maddelerden anlayacağımız üzere, Çin’in kültürü ilgi çekici olmadığından değil insanları eğlendirmediğinden dikkat çekmiyor. Aslında Çin’in kültürü dünyadaki en derin ve ilginç kültürlerden biri ve Çin de bunun farkında olan bir devlet. Buna rağmen komşuları Japonya ve Güney Kore gibi animasyonlarla ve müziklerle kültürünü pazarlamaya ihtiyaç duymuyor, çünkü kendi içinde zaten pazarlayabileceği gelişmiş bir endüstrisi var. 

 

Eski bir Çin ahlakı olan Konfüçyanizm’de bu anlayışı açıklayan bir söz vardır: 

来而不拒, 不往教之 yani:Eğer sen bana gelip beni öğrenmek istersen seni reddetmem, ama asla sana öğretmek için yanına gelmem.

                                                        Betül ÇINAR


Yorum Gönder

0 Yorumlar