Hiçbir Şey Yapmamak Neden Yorucudur? - Hempa Entelekya

Hiçbir Şey Yapmamak Neden Yorucudur?

Bütün sene ders çalıştınız, sınavlara hazırlandınız veya işe gittiniz. Nihayet çok beklediğiniz yaz tatili geldi. Koronavirüs yüzünden tatile gitmek pek mümkün bir seçenek gibi görünmüyor, bu yüzden tatili evde geçireceksiniz. Yatağınıza uzandınız, telefonunuzla meşgul oldunuz, sosyal medyada gezdiniz gündem canınızı sıktı, yeni bir dizi izlemeye başladınız. Bu şekilde sorumluluklarınızdan uzak birkaç gün geçti, fiziksel olarak dinlenmiş hissediyorsunuz fakat hayalinizdeki kadar huzurlu bir tatil geçirdiğinizi hissetmiyorsunuz. Tanıdık geldi mi?


Uzmanlara göre insanların çoğu bu durumu tecrübe ediyor. Yani, sürekli ‘hiçbir şey yapmadığımız’ bir günün hayalini kuruyoruz ve o gün geldiğinde genelde hayal kırıklığına uğruyoruz. Çünkü hiçbir şey yapmamak aslında hayal ettiğimiz kadar eğlenceli değil; aksine bizi olumsuz etkileyen, belki de ders çalışıp işe gitmekten daha yorucu bir süreç. Bunun sebebi, hiçbir şeyle meşgul olmayan beynimizin oldukça alakasız ve moral bozucu düşünceler üretmeye başlaması. Örneğin aylar önceki bir tartışmada söylemediğiniz bir sözün aklınıza gelmesi, yıllar önceki bir rezilliğinizi hatırlamanız, ya da devam eden bir sorununuzu daha sık düşünmeye başlamanız gibi. Bu tarz olumsuz düşünceler, beyin kendine uğraş bulmadığı takdirde aylarca bile sürebiliyor. Bu durumun insanları depresyon, anksiyete gibi hastalıklara sürüklediği ise psikoloji dünyasında bariz bir gerçek.


Beynin uzun süre olumsuz düşüncelerle meşgul olmasının insanı duygusal olarak ne kadar yorduğu hakkında yapılan deneyler bile var. Bir tanesinden hemen bahsedelim:


Lise öğrencileri bir odada izolasyon altında bırakılıyor ve öğrencilere yatakta uzanmak hariç hiçbir şey yapmamaları söyleniyor. 24 saat boyunca odada kalan öğrenciler bir süre sonra halisünasyon görmeye başlıyorlar. Deneyi yapan psikolog deneyin sonucunda beynin dış çevreyle bağlantısı tamamen kesildiğinde beynin kendi kendine simülasyonlar ürettiği sonucuna varıyor. Yani boş bırakılan beyin, içini kendi kendine doldurmaya başlıyor diyebiliriz. Bu simülasyonları kendi hayatımıza uyarlamak hiç zor değil: hiç yoktan ortaya çıkan problemler, akla gelen can sıkıcı anlar ve sebebini bilmediğimiz bir can sıkıntısı.


Virginia Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar ise çok daha ilginç. Deneklerden 15 dakika boyunca bir odada boş boş oturmaları ve bu sırada kendilerini ‘düşünceleriyle’ eğlendirmeleri isteniyor. Sonucu tahmin ediyorsunuzdur. Deneklerin büyük bir kısmı deneyden hiç zevk almadıklarını, düşünceleriyle eğlenmekten ziyade kendilerini kötü hissettiğini söylüyor. Araştırmacılar bu şekilde deneklerin hiçbir şey yapmamaktansa bir şeyler yapmayı tercih ettiğini fark edince şu soruyu soruyor: “Hiçbir şey yapmamaktansa kendilerine acı veren bir aktivite yapmayı tercih ederler miydi?”


Cevap: Evet. 


Denekler sadece bir elektroşok aletiyle bir odada yalnız bırakılıyor. İlgi çekici kısım da burası zaten. 18 erkek denekten 12 tanesi hiçbir şey yapmamak yerine kendisine elektroşok veriyor. Kadınlarda daha düşük olan bu oran 24’e 6. Yani deneklerin çoğu beynin oluşturduğu düşüncelere maruz kalmaktansa kendilerine fiziksel acı çektirmeyi tercih ediyorlar.


Bunun tuhaf bir deney olduğunun farkındayız, yani hiçbirimiz telefonumuzda takılmak yerine kendimize elektroşok vermeyi tercih etmeyiz. Ancak bu deney vesilesiyle şunu anlayabiliyoruz: İnsanlar beynin kendi kendine ürettiği düşüncelerden o kadar rahatsız oluyor ki acı çekmeyi bile alternatif bir seçenek olarak değerlendirebiliyorlar. Deneydeki elektroşoku kendi hayatımızda bizi olumsuz etkileyen düşüncelerden sıyrılmak ve beynimizi meşgul etmek için bir araç görebiliriz. Yani bir metafor olarak, hepimizin hayatına bir elektroşok lazım.


Özellikle hiç beklemediğimiz bir anda gelip bizi sosyal hayatımızdan soyutlayan koronavirüsle birlikte çoğumuz evde kaldığımız vakitleri istediğimiz gibi değerlendiremedik, boşluğa düştük. Çoğumuzun yapmak istediği pek çok şey var fakat büyük ihtimalle harekete geçecek enerjiyi kendimizde bulamıyoruz. Elbette bu boşluk hissi üstesinden gelinemeyecek bir his değil. Hayatın bitmeyen sorunlarıyla beynimizi yormak yerine, faydalı aktivitelerle kendimizi meşgul etmek her zaman makul bir seçenek. Bir yandan online olarak rutin işlerimizi sürdürürken, diğer yandan sevdiğimiz bir konuyla ilgili araştırmalar yapabilir, yeni bir dil öğrenebilir, spor yapabilir,  hobilerimize yönelebiliriz. Başka bir deyişle kendi elektroşokumuzu bulabiliriz, acı vermeyeninden.


Son olarak, yazımızı özetleyen anlamlı bir sözle bitirelim:


“İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız kendi kendini öğütür durur.”


Beyninizin kendini öğütmesine izin vermeyin.

Betül ÇINAR


Yorum Gönder

0 Yorumlar