Dünya
her geçen gün biraz daha yaşlanıyor ve her an yükü biraz daha artıyor. İnsanlık
dünyayı nasıl görüyor ya da ne olarak görüyor hala büyük bir soru bence, zira
insanlar ölçüleri ve sınırlarını kaybetmiş, ne yaptığını pek bilememekte. Bu
ihtiyar, acı ve tatlı tecrübelerle dolu dünyamız ondan genç olan insanlık
tarafından hor ve hakir görülüyor.
Dahası genelde
bu durum devam ederken, özelde 21. yy insanları binlerce yıldır verilemeyen
zararı yıllar içinde vermeye başladılar. Her ne kadar iyi kalpli düşünceli
insanlar bu ihtiyarı dünyayı korumaya çalışsa da gerçek destekçi sayısı her gün
azalma tehlikesi ile baş etmeye çalışıyor. Aslında insanların ihtiyarlayana
kadar fark edemediği acı bir şey var ki o da onların dünya ile aynı kaderi
bazen daha acı bir şekilde tecrübe etmesidir. İnsanlara karşı yapılan bu durum
yaş ayrımcılığı (İngilizce olarak ageism) olarak isimlendirilir. Yaş
ayrımcılığı (İngilizce: Ageism) herhangi bir bireye ya da gruba yaşından ötürü
yapılan ayrımcılık türüdür. Yaş ayrımcılığı sistematik bir şekilde ya da
istemsizce gerçekleşebilir. Ne acıdır ki bu ayrımcılıklar ve önyargılar olumlu
veya yapıcı değildir. Tam aksine hor ve hakir söylemler ve tutumlar içerir.
Dahası yaş ayrımcılığı yani ageism, İngilizce literatürde daha çok yaşlılara
karşı oluşmuş ön yargıları ve ayrımcı uygulamaları tarif etmek için kullanılsa
da, bazı kaynaklarda gençlere ve çocuklara karşı yapılan ayrımcı uygulamaları
tasvir etmek için de kullanılmıştır.
Her
canlı gibi insanoğlunun hayatında da farklı evreler vardır. Bu evrelerden biri
de insanın ellili yaşlarının sonlarına doğru karşılaştığı yaşlılık dönemidir ki
bu dönemi birçok insan yaşar. İnsanlar aynı duruma yarın onların da
düşebileceğini, büyüğe saygı gösterilmesi gerektiğini, veyahut da yaşlı
insanların aslında farklı hayatların tecrübeleriyle dolu bir hazine olduğunu
unutabilmektir malesef. Bu konunun üzerine daha çok konuşacağız lakin burada
durup sizleri düşünmeye davet etmek istiyoruz.
Evlerde bolca vaktimizin olduğu şu günlerde lütfen
oturup düşünün; sizinle akran olmayanlara nasıl davranıyorsunuz, onlar ile
nasıl iletişim kuruyorsunuz, yaşlılarla iletişiminiz nasıl, onları geçmişin
izini taşıyan paha biçilemez bi değer olarak mı yoksa bi işe yaramaz ancak
sorun çıkaran ihtiyarlar olarak mı görüyorsunuz? Ve, sorun kendinize onları
anlamaya ve dinlemeye çalışan biri misiniz yoksa kendi acziyetinin farkında
olmayan bir empati yoksunu musunuz? Bu soruları ve daha nicesini düşünün,
kendinize sorun, cevap verin (eğer gücünüz yeterse kendinizle yüzleşmeye) ve en
sonunda öz eleştirinizi yapıp yeniden bir adım atmaya çalışın. Önce kendinizle
sonra diğerleri ile iletişim kurmaya çalışın.
0 Yorumlar