SİYASAL İLETİŞİMİN TANIMI ve TARİHÇESİ - Hempa Entelekya

SİYASAL İLETİŞİMİN TANIMI ve TARİHÇESİ

 

“Siyasal iletişim nedir?” sorusuna verilebilecek birden çok yanıt vardır. Tanımların çok fazla oluşunun nedeni “siyasal iletişim” kavramının çok geniş kapsamlı olmasından dolayıdır. “Siyasal iletişim” kavramı tanımlamak için ilk olarak “siyasal” ve “iletişim” kavramlarını tanımlamak gerekmektedir.

Siyasal kavramı, geçmişten günümüze üzerinde tartışmaların yaşandığı bir olgudur. Carl Schmitt’in 1932 yılında yayımladığı “Siyasal Kavramı” isimli eseri bu tartışmalar içerisinde önemli bir yer tutmaktadır.

Schmitt, siyasal kavramı, siyaseti tarif eden ya da siyasetin içeriğini belirleyen bir şey olmak yerine, Kantçı anlamda ele almıştır. Ona göre siyasal kavramını tayin eden ölçüt dost ve düşman arasındaki yoğunluktur.

Öte yandan Schmitt, siyasal kavramının, insan düşüncesinin ve eyleminin çeşitli ve göreceli bağımsız alanları karşısında - özellikle ahlaki, estetik, ekonomik, alanda- etkili olan kendine özgü ölçütleri olması dolayıyla, kendine özgü nihai ayrımlarla tanımlanmak zorunda olduğunu ifade etmektedir.

İletişim kavramının da birden çok tanımı mevcuttur Kabul görmüş
tanımlarından birisi iletişimi, “Kişilerarasında anlam alışverişini sağlayan bir süreç”
olarak ifade etmektedir. Siyasetin özünde iletişim, iletişimin özünde de bilgi iletme vardır. Ancak iletişimin özünde bilgi iletmenin ötesinde ikna etme ve etkileme bulunmaktadır. Bu tanımdan hareketle, tüm iletişim eylemlerinin özünde siyasal nitelik olduğu ifade edilebilir.

“Siyasal iletişim” kavramının da birden fazla tanımı mevcuttur fakat basit ve genel bir tanım yapacak olursak siyasal iletişimi, “siyasal aktörlerin belli ideolojik amaçlarını politikalarını belirli gruplara, kitlelere, ülkelere ya da bloklara kabul ettirmek ve gerektiğinde eyleme dönüştürmek, uygulamaya koymak üzere çeşitli iletişim tür ve tekniklerini kullanmaları” olarak tanımlanabilir. Bir başka tanıma göre ise siyasal iletişim, “yöneten ve yönetilen kesimlerin aktörlerince, bulundukları konumları gereği, var olan iktidarı, iç ve dış güç odaklarına karşı güçlendirmek ya da etkisini azaltmak veya ele geçirmek üzere yeni siyasal olgular oluşturmak, var olanları değiştirmek amacıyla siyasal alanda ortaya koydukları, sonuçta kimlikleri ve siyasal kültürü ortaya çıkaracak siyasal yapıyı biçimlendirecek olan tanıtıma dönük her türlü eylem, strateji, teknik ve uygulama bütünüdür.

Siyasal iletişim, önceleri siyasal söylem ve propagandaya indirgeyerek algılanırken, daha sonraları daha çok seçimler, seçim kampanya ve propagandaları, siyasal tutum ve davranışlar, oy verme süreci olarak algılanır olmuştur. Bu nedenle bu alanda etkin olan çalışmaların çoğu da bu yönde yoğunlaşma eylemi taşımaktadır. Böyle bir anlayışın sonucunda “siyasal iletişim” hep seçim süreci ile ilişkilendirilmiştir. Bu bakımdan dolayı “kapsam” ve “yaklaşım” sorunu bulunmaktadır.

Siyasal iletişim sadece seçim süreçleriyle sınırlı bir olgu değildir.  Siyasal iletişim, sürekli olarak siyasal aktörler, siyasal kurumlar, yöneticiler veya organizasyonlar tarafından hedef kitlelerini etkilemek, bilgilendirmek ya da desteklerini almak amacıyla çeşitli iletişim araçlarını kullanarak gerçekleştirilen iletişim sürecidir.

“Siyasal iletişim tüm iktidar yapılarının gereksinmelerine yanıt vermek için her tarihsel süreçte yerini korumuş bir disiplindir. İktidara gelmek, muktedir olmak, iktidarın getirdiği olanakları, gücü pratize etmek ve kamuoyuna bu konuda bilgi ve haber akışı sunabilmek için gerekli olan siyasal iletişim, programların, platformların ve diğer önermeler varoluş sebebi olma niteliğini medyana getirmektedir”.

Prof.Dr Aysel Aziz’in de ifade ettiği gibi, siyasal iletişim kavramını bir yere koymak, tanımlamak epey güçtür; çünkü buna getirilecek cevap çok fazladır. Bu açıklamaların çokluğu, aslında kavramın karmaşık, muğlak, kaotik olmasından kaynaklanmamaktadır. Siyasal iletişim kavramının geniş bir açıklamasının olmasının temel sebebi çok fazla disiplinle ilişki içerisinde olmasından dolayıdır. Kelime olarak siyasal kavramının tek ve net bir tanımını yapmak nasıl ki oldukça güçse, tanımı kolay yapılamayan ikinci bir kavramın ahil edilmesi ile meydana çıkan siyasal iletişim kavramının açıklanması ya da tek bir açıklamaya sığdırılabilmesi de o denli güçleşmektedir. Bütün bu muğlaklığa ve zorluğa rağmen siyasal iletişim kavramı çok basite indirgenerek; “Belli ideolojik amaçlarını, toplumda belli gruplara, kitlelere, ülkelere ya da bloklara kabul ettirmek, gerektiğinde eyleme dönüştürmek ve uygulamaya koymak üzere siyasal aktörler tarafından çeşitli iletişim tür ve tekniklerin kullanılması ile yapılan iletişim” olarak tanımlanabilir.

Siyasal iletişim, siyasetin kendisi kadar eskidir değerlendirmesini yapan Lilleker, siyasal iletişimin modern toplumlarda olduğu gibi, Antik Yunan ve Roma’nın da bir parçası olduğunu ifade eder. Siyasal iletişimi daha iyi anlamak için Antik Yunan düşünürleri Aristo ve Platon’a kadar gitmek gerekir.

Aristoteles Retorik adlı çalışması siyasal iletişimde en önemli kaynak olarak gösterilmektedir. Aristo’ya göre, politika yapmanın tek biçimi bütün yurttaşların katıldığı politik konuşmadan geçer. Platon ise Diyaloglar adlı eserinde, söylevcileri, halkı kandıranlar olarak niteler. Retorlar, gerçekleri saptırarak iyiye ve gerçeğe ilişkin düşüncelerin mükemmel bir biçimde ortaya çıkmasını engellediğini söyler. Retorlar herkese, aynı yönde düşünmeyi ve aynı şekilde söylemeyi öğretirler.

Tarihsel sürecin önemli bir kısmında siyasal iletişimin yönü, liderlerden halka doğru tek bir yönde gerçekleşmiştir. Sözlü iletişimde güzel ve etkili konuşabilme yeteneği çok önemlidir. Tarih boyunca bu yeteneğe sahip olan liderler siyaset sahnesinde ön plana çıktıklarını ifade eder.

Siyasi sistemlerin büyük oranda demokratikleşmesi siyasal aktivitelerin kamusal alana yayılmasına ve siyasal iletişim yapısının değişmesine neden olmuştur. Artık sıradan insanlarda siyasetle ilgilenmeye başlamıştır. Bu yüzden de siyaset ve akabinde de siyasal iletişimin faaliyetlerinin etkinliği artırmıştır.

  Siyasal iletişimin gelişmesinde oy hakkının geniş kitlelere verilmesinin ve kitle iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin önemli etkisi olmuştur. Bu anlamda özellikle İkinci Dünya Savaşından sonraki dönem siyasal iletişimin gelişmesi için önemli bir süreç olmuştur.

 Siyasal iletişimi Blumler ve Kavanagh  üç evreye ayırmaktadır. Bu evrelerden birincisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ilk yirmi yıl, partilerin altın çağıdır. Bu dönemde siyasi sistem, toplumsal reform için inisiyatif ve tartışmanın başlıca kaynağı olarak görülüyor. İkinci evre, 1960’lı yıllarda sınırlı kanallı ulusal çapta televizyonların politik iletişimin egemen aracı haline geldiğinde, seçmenler üzerindeki parti sadakatinin gevşediği yeni bir dönem başladı. Üçüncü evre ise medya araçlarının bolluğunun, yaygınlığının ve erişiminin arttığı dönemdir.

Siyasal iletişimin ilk aşamasını yüz yüze kampanyalar oluşturmaktadır. Siyasal partiler toplantılar, ziyaretler ve mitingler ile mesajlarını seçmenlerine iletirlerdi. Teknolojinin gelişmesi ve kitle iletişim araçlarının ortaya çıkıp yaygınlaşmasıyla beraber siyasal iletişimin de kapsamı ve yoğunluğu artmıştır. En çok da televizyonun yaygınlaşması siyasal iletişimde önemli bir dönüm noktası olmuştur. İnternet medyasının da gelişmesiyle beraber siyasal iletişim faaliyetlerinde önemli bir gelişim ve değişim meydana gelmiştir.  Bu değişim ile beraber siyasal bilginin değeri ve önemsenmesi bir hayli artmıştır.

Televizyon yayılmadan önceki siyasal kampanyalar genellikle meydanlarda, miting alanlarında kalabalık bir topluluk önünde adayın konuşması ve halka hitap etmesi şeklinde olurken, televizyonun ve ardından da bilgisayarın yaygınlaşması siyasal kampanyaları değiştirmiştir. Bu nedenle siyasal iletişim seçmen ve aday arasındaki imaj alışverişine dönmüştür.

Televizyonun politik amaçlı ilk kullanımı 1950 ABD New York valilik seçimleri sırasında cumhuriyetçi aday Thomas Dewey tarafından kullanılmıştır. Bir televizyon programında programın sunucusu Happy Felton caddeden geçenlere Dewey hakkında sorular sormuş, Dewey ise bu soruları stüdyodaki monitörden izleyerek yanıtlamıştır. İşin aslı ise şöyledir: Dewey, soru soran kişileri bir gün önceden kendi ekibine seçtirmiştir. Dewey’e sorulacak sorular seçimden önce bu kişilere ezberletilmiştir. Aslında vali izleyicilerin değil kendi hazırladığı soruları canlı yayında cevaplamıştır. Bu olay da Platon’un Retorları tanımladığı tanıma uymaktadır. (Retorlar, gerçekleri saptırarak iyiye ve gerçeğe ilişkin düşüncelerin mükemmel bir biçimde ortaya çıkmasını engellediğini söyler.)

1950’lerden itibaren özellikle medyatik kitle toplumlarında siyasal iletişimin özgül bir uygulaması olarak ortaya çıkıp yaygınlaşan siyasal reklamcılık olgusu geniş anlamda siyasal iletişimden ve propaganda eylemlerinden farklılık göstermektedir.

Siyasal iletişim ve propaganda, politikanın tüm alanlarını ve geniş bir zaman dilimini kapsayan bir özelliğe sahipken siyasal reklamcılık, seçim dönemleriyle sınırlı bir etkinlik durumundadır.

ABD başkanlık seçimlerinde ilk siyasal reklam filmi 1952 yılında Eisenhower tarafından uygulanmıştır. “BBDO ve Young&Rubicam” adlı iki reklam şirketi tarafından yürütülen Eisenhower kampanyasının ana sloganı “I like Ike” adlı çalışmasıdır. Gerek seçim kampanyası şarkısı, gerek bu slogan için hazırlanmış animasyonlar, Eisenhower'ın seçim kazanmasında önemi büyüktür.

ABD’nin ardından Avrupa’da da siyasal iletişimde televizyon kullanılmaya başlandı. Avrupa’da ilk kez Fransa’da 1953 yılındaki yerel seçimlerde uygulanan siyasal reklamcılık, 1956 yılındaki genel seçimlerde tüm ülkeye yayılmış, hemen ardından da 1959’da İngiltere’de genel seçimlerde uygulanmıştır.

1960 ABD başkanlığı seçimlerinin kaderin adayların televizyon tartışmaları etkili olmuştur.  Tartışmayı radyodan dinleyenler Nixon’ı, televizyondan izleyenler Kennedy’i desteklemiştir. Seçim sonuçlarında Kennedy’nin az bir farkla seçimi kazandığı görülmüştür.


1964-1972 yılları arasında olumsuz ve tepki çeken reklam filmleri, 1976-1980 yılları arasında daha az ve dolaylı saldırı türündeki reklam filmleri görülmüştür.1980 ve 1984 yılındaki başkanlık seçimlerinde “sokaktaki adam” ve “kişisel tanık” türündeki reklam filmlerinin yanı sıra belgesel tarzındaki reklam filmleri, 1988 yılındaki başkanlık seçimlerinde ise olumsuz, eleştirel ve gerçek dışı bilgilerle dolu siyasal reklam filmleri, 1992 yılındaki başkanlık seçimlerinde ise tutarlı reklam filmleri yayımlanmıştır.

1996 ABD başkanlık seçimleri hem yüksek bütçeli reklamların yayınlandığı hemde bütün adayların internet sitelerinin olduğu bir seçimdir. Bu seçimlerin sanal ortamda ki rekabetin ilk örneği olduğunu söyleyebiliriz. 2000 ABD başkanlık seçimlerinde de adaylar internet teknolojisine uygun seçim kampanyaları organize etmişlerdir. Daha sonraki süreçlerde de gelişen teknoloji ile beraber sosyal medya, bloglar vb. kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ile birlikte seçimlerde sık sık bu mecralarda televizyon ve internet medyasının yanında kullanılmaya başlamıştır.

2008 ABD başkanlık seçimlerinde Obama’nın kampanyasında Facebook'un kurucu ortağı Chris Hedges'in yönetiminde sosyal medya uygulamaları seçim kampanyanın her aşamasına dâhil edilmiştir. 2012 ABD başkanlık seçim kampanyasının dijital kampanya direktörlüğünü Teddy Goff yürütmüştür. Obama'nın kampanyasında her seçim döneminde mevcut seçmen sayısına eklenen genç seçmenlere ulaşmak hedeflenmiştir. Gençlerin kullandığı iletişim kanalları üzerinden mesajlarını iletme aşamasında doğru bir strateji geliştirilerek internetin gücünden faydalanılmış ve sosyal medya kullanıcısı gençlere online mecra üzerinden projeler anlatılarak Obama'nın imajı ve farklılığı yansıtılmıştır. Seçim kampanyası, reklam ajanslarıyla, siyasal iletişim danışmanlarıyla ve dijital reklam ajanslarıyla birlikte gerçekleştirilmiştir. Blue State Digital, Obama’nın 2008 ve 2012 başkanlık seçimlerinde birlikte çalıştığı dijital danışmanlık ajansıdır.

2012 ABD başkanlık seçimlerinde de web siteleri ve sosyal medya hesapları incelendiğinde; Obama’nın seçim sloganı “Forward (ileri)'ın” tüm web sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında yer aldığı görülmüştür. Gençlerin ilgi duyduğu
oyunlara reklamlar verilerek ilk kez oy kullanacak seçmen kitlesine uygun mesajlar verilerek etkilemeye çalışıldığı görülmüştür. Obama’nın iki dönem üstü üste başkanlık seçimlerini kazanması, seçim kampanyalarında sosyal medyanın ne kadar önemli bir mecra olduğunu göstermiştir.

Teknolojinin gelişmesiyle beraber; İnternetin gelişimi, sosyal medya kavramının doğması, geleneksel siyasal iletişimin çevrimiçi siyasal iletişime kayması ve sosyal ağların önemi siyasal katılım anlamını da değiştirmiştir.

                          Hasan Sezgin KARABULUT

Yorum Gönder

0 Yorumlar