Güzeşte Öyküler | Palais Idéal: İstikrarlı Hayal Hakikattir - Hempa Entelekya

Güzeşte Öyküler | Palais Idéal: İstikrarlı Hayal Hakikattir

         

       

       Her şey, 1836 yılında Nisan ayının henüz 19 günü ilerlemişken, Fransa’nın küçük bir köyü olan Charmes’de  bir çocuğun doğması ile başladı. Bu çocuk, neredeyse doğumundan ölümüne kadar hayalinin peşinden koşacak ve doğduğu günden tam 76 yıl sonra da hayalini gerçekleştirecekti; işte o çocuğun adı, Ferdinand Cheval..

 

 

      Joseph Ferdinand Cheval, fakir tarım işçisi bir ailede dünyaya geldi. Ailesi yoksul olduğundan ve o dönemin ağır şartları nedeniyle daha çok küçük yaşlarda iken babasının yanında çalışma hayatına atıldı. Bu nedenle okuldan çok tarlalarda, çeşitli işlerde zaman geçirdi ve 12 yaşına geldiğinde Fırında çıraklık yapmak için okulunu terk etti. Bu olay gerçekleşmeden bir yıl önce annesi vefat etmiş ve Ferdinand, amcasına emanet edilmişti.

 

 

     Ferdinand Cheval 22 yaşına geldiğinde ilk karısı Rosaline Revol ile evlendi. Bu sıralarda çıraklığını bırakarak postacı oldu. Victorin Joseph Fernand ve Ferdinand Cyril  adlarında iki oğulları oldu. Fakat Victorin, doğumundan sadece bir yıl sonra 1865'te öldü.  Victorin’in ölümünden 8 yıl sonra eşi Rosaline de öldü. Aradan beş yıl sonra Cheval, Claire Richaud ile tanıştı ve evlendi.  Claire ile evliliği nedeniyle, bugün Palais Idéal'in bulunduğu bazı arazilere eşlik eden yerlere sahip oldu.

 

      Tam da bu sıralarda, takvimler 1879 yılını gösterirken artık 43 yaşında olan Ferdinand Cheval, çok öncesinde rüyasında gördüğü şeyin belki de ertelemek zorunda kaldığı büyüsüne kapıldı ve uzun yıllar boyunca bir daha da bırakmadı.

Ferdinand Cheval olayı yıllar sonra şu şekilde anlatmaktaydı:

Ayağım beni birkaç metre ötede tökezleyen bir şeye yakaladığında çok hızlı yürüyordum, sebebini bilmek istedim. Bir rüyada bir saray, bir kale ya da mağara inşa ettim, iyi ifade edemiyorum ... Kimseye alay konusu olma korkusuyla bahsetmemiştim ve kendimi çok komik hissettim. On beş yıl sonra, hayalimi neredeyse unuttuğumda, hiç düşünmediğimde, ayağım bunu hatırlattı. Ayağım neredeyse düşmemi sağlayan bir taşa takıldı. Ne olduğunu bilmek istedim ... O kadar tuhaf bir şekle sahipti ki, cebime koydum, rahatlıkla ona hayran kaldım. Ertesi gün aynı yere geri döndüm. Daha fazla taş buldum, daha da güzelim, onları yerinde bir araya getirdim ve zevkle aşıldım ... Su ile şekillendirilmiş ve zamanın gücü ile sertleştirilmiş bir kumtaşı. Çakıl taşları kadar zorlaşır. O kadar garip bir heykeli temsil eder ki, insanın taklit etmesi imkansızdır, her türlü hayvanı, her türlü karikatürü temsil eder. Kendi kendime dedim ki: Doğa heykeli yapmaya istekli olduğu için, duvar ve mimariyi yapacağım. 

 

       Ferdinand Cheval, yukarıdaki cümlelerin bahsettiği zamandan, yani 1879 yılından, itibaren otuz üç yıl boyunca, yaklaşık 29 kilometre uzunluğundaki günlük posta turu sırasında taş toplar ve rüyasını gerçekleştirmek için eve taşır. Taşları önce avucunun içinde, sonra cebinde, daha sonra bir sepette taşımaya başlar; en sonunda da bir el arabası kullanır. 


Genellikle geceleri ve bir yağ lambasının ışığı altında hayalinin peşinden yıllarca koşmaya devam eder ve en sonunda, ilham kaynağını doğadan, kartpostallardan aldığı, hayalini göz kapağında taşıdığı rüyasını, tam 33 yıl sonra 1912 yılında tamamlar.


    Ferdinand Cheval’in,  Palais Idéal adını verdiği eseri, o deviri bırakın günümüz için bile sıradışı olan mimari yapısı, beş kıtanın  kültürünün de ayrı ayrı yansıtılması ve dört bölümünün de ayrı bir değeri olan, pek çok anıttan oluşan bir şaheser konumundadır.   Eserinin ana fikrini vurgulamak için sarayın girişine yazdığı cümle ise, hayallerinin peşinden koşan bir insanın zaten kötü olamayacağı tezini kanıtlar niteliktedir: "İnsanlar arasındaki kardeşlik"

                  Enes Emrullah KASAPÇI


Yazılarımızdan anında haberdar olmak ve bizi desteklemek için abone olmayı unutmayınız.

Email Hesabı:


Delivered by FeedBurner

Yorum Gönder

0 Yorumlar