İnsanoğlu tarihi
boyunca salgın hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Öyle ki bu
salgın hastalıklar tarihi şekillendirmiş, medeniyetler yıkmış ve değişimi mecbur
kılmıştır. Görüldüğü her dönemde önemli olayların yaşanmasına yol açan salgın
hastalıkların etkisi teknoloji ve tıbbın gelişmesi ile azaltılsa da günümüzde
dahi sonuçları üzücü bir haldedir. Günümüzde yaşanmakta olan COVID-19 ise buna
bir örnektir. Ancak yirmi milyon insanın ölümüne sebep olan “İspanyol
Gribi”, elli milyon insanın ölümüne sebep olan “Kara Veba” ve
yüz milyon insanın ölümüne sebep olan “Jüstinyen Veba Salgını” salgın
hastalıkların şiddetine kesin bir örnek teşkil etmektedir. Fakat bilinmelidir
ki sonunda hiçbir salgın, insanoğlunun yaşama azmi karşısında varlık gösterememiş
ve kötü hatıralar bırakarak yok olmaktan kurtulamamıştır.
Tarihinde yüzlerce
ve değişik etkilerde salgın hastalık olan insanoğlu, belki de en ilgincini,
1518 yılında Strasburg kentinde haftalarca sürecek olan bir salgınla yaşadı. Bu
salgının adı “Dans Salgını” idi.
Her şey, sıcak bir temmuz günü Frau Troffea adında bir
kadının sokaklarda dans etmesi ile başladı. Fakat bu coşkulu dansın aksine ne
duyulan bir müzik, ne kutlanacak bir olay, ne de kadının suratında neşeli bir ifade
vardı. Üstelik kıtlığın etkileri de hala hissedilmekteydi.
Fakat şehir ahalisi,
bir haftanın sonunda , tek başına şehrin sokaklarında dans etmekte olan kadının
dansına eşlik etti ve dansa eşlik eden insan sayısı günden güne arttı.
Bir süre sonra durumun iyice çığırından çıktığını fark eden şehir
yetkilileri büyük bir endişeye kapılarak çare aramaya başladılar. Ancak bulunan
çareler olayları daha da kötüleştirmekten öteye gitmedi ve zamanın geçmesiyle
birlikte ölümler başladı.
Ölümlerin başlaması ve bulunan çarelerin başarısız olması
ile birlikte yetkililer, bu işi şeytanın bir aldatmacası olarak gördüler.
Derhal büyük dini törenler düzenleyerek dansı durdumaya ve kendilerince
şeytanın planına engel olmaya çalıştılar. Ancak bu önlem de, kendilerinden
geçerek dans etmekte olan bu insanların normale dönmelerini sağlamaktan uzaktı.
Böylece, 400’den fazla kişi haftalar boyunca kendilerini durduramadan
dans etmeye devam etti. Anlatılanlara göre birçoğunun kırılmadık kemiği kalmadı
ve müziklerini, acı içindeki çığlıkları oluşturmaktaydı. Hiçbir ihtiyaçlarını
karşılamaksızın duraksız bir dans içinde olan bu insanlar, kalp krizi, felç ve
yorgunluk sebebiyle hayatlarını birer birer kaybettiler..
Yazılarımızdan anında haberdar olmak ve bizi desteklemek için abone olmayı unutmayınız.
0 Yorumlar