Günümüzde yüzlerce çeşit içecek var. Bunlardan bazılarının tarihi bir geçmişi varken bazıları son yıllarda hayatımıza girmeye başladı. Eskiden kola denen meret yok onun yerine yüzlerce çeşit şerbetten biri ve ya bir kaçı olurdu sofralarda ancak gün geçtikçe bu durum değişmeye başladı. Şifa kaynağı olan doğal şerbetlerin yerini kola gibi ne olduğu belirsiz içecekler aldı. Aslında ne olduğu belli hakkını yemeyelim lakin neye faydalı olduğu kesinlikle belli değil. Tarihte biraz geriye gidip şerbetten genel olarak çok azcık bahsetmeye ne dersiniz! Şerbet kendi başına bir kültürdür diyebiliriz. Her bir çeşitinin malzemelerinin hazırlanmasından yapılıp şifa olmasına kadar olan her aşaması bir birinden farklıdır ve yapacak kişilerde hüner ister. Osmanlı zamanında önce sarayda başlayan şerbet içme adeti zamanla köşklere oralardan da halka inerek tüm insanların beğenisini kazanmış ve vazgeçilmezi haline gelmiştir.

Bu şerbetler hakkıyla yapıldığında her biri farklı farklı dertlere derman olur. Mesela bugün limonatasını yaptığımız limonun atalarımız zamanında şerbetini yapmış. C vitamini yönünden son derece zengin olan limonun kalp çarpıntısına, kolesterolü düşürmeye, idrar yolları enfeksiyonlarına ve kansızlık problemi olanlara iyi geldiği bilinmektedir. Hatta eskiden midesi sağlam olan değerli ninelerimizin her gün bir limon suyu içtikleri söylenir. Hatta birbirlerine “Limon suyunu içtin mi? İçmediysen ikram edeyim.” şeklinde ikramlarda, hatırlatmalarda bulunurlarmış. Mesela kekiği de çok kullanırız günlük hayatımızda. Kekiği biliyorsunuz değil mi hani annelerimizin yemeklerde ustaca kullandığı o büyülü baharattan aslında Troyalı Helen’in gözyaşından bahsediyoruz. Evet yanlış okumadınız Troyalı Helen’in göz yaşı... Bir mitosta, Troyalı Helen'in gözyaşlarının düştüğü yerde, kekik bitkisinin doğduğundan bahsedilmektedir. Troya Savaşı'nın başlamasına sebep olan Helen, bu yüzden çok acılar çekmiş ve dökülen gözyaşları kekiğe dönüşmüştür. İşte bundan dolayı kekik bitkisi, Eski Yunan'da cesurluğu ve asilliği simgelemiştir. Savaşa giden erkeklere kekik verilmiş, onlarda cesaret kazanmak için kekikli banyolar yapmıştır. Zenginler kapılarının önünde kekik tütsüsü yapmış, gücün ve asaletin sembolü olduğunu vurgulanmıştır. Mısırlılar da kekiği parfüm yapımında, mumyalamada ve ölü yıkamada kullanmışlardır. Hipokrates kekikten, zehirlenmelerde, astım rahatsızlığında, solucan düşürmede, solunum yolu hastalığında, düşük ve ölü doğum yapanların eşlerinin düşürülmesinde faydalanmıştır. Atalarımızda yemeğinden çayına, bitki olarak yetiştirmekten ilaç yapımına kadar kullanmıştır kekiği. Ayrıca kekikten şerbette yapmışlardır. Biz şimdilik şerbet kısmına bakalım ne dersiniz. Yazının sonuna gelirken aşağıyada bu şerbetin malzemelerini ve nasıl yapabileceğinizi not ediyoruz. Sofranız şerbetle dolsun, içtiğiniz şerbet şifa olsun! Sağlıcakla kalın.

MALZEMESİ
1 çorba kaşığı kuru kekik, 1 çay kaşığı limon suyu, 4 su bardağı su, 2 çorba kaşığı bal.
YAPILIŞI
Öncelikle suyu kaynatıp kekiği ekleyin. 1 dakika ocakta kaynatıp altını hemen kapatIn. Daha sonra 5 dakika demlendirip, süzün. Ilık sıcak arası ısıya gelince limonu, balı ekleyip, karıştırın. Sürahiye döküp, soğuduktan sonra kavrulmuş dolmalık fıstık koyarak servis yapın.
Ebubekir SOYLU
Yazılarımızdan anında haberdar olmak ve bizi desteklemek için abone olmayı unutmayınız.
0 Yorumlar