Kadim zamanların birinde, dönemin en yaşlı ormanında yaşayan bir çam ağacı varmış. Mevsimlerden yazmış ve orman büyük bir mutluluk içerisindeymiş. Fakat çam ağacı, halinden pek de memnun değilmiş. Çünkü hayvanlar yazın sıcaklığı ve mutluluğuyla neşe içinde dallarda yahut ağaç gölgelerinde eğlenirler fakat yapraklarının sivriliği nedeniyle çam ağacından korkar ve civarında dolaşmazlarmış. Oysa, çam ağacının sivriliğinin altında büyük bir sevgi yatarmış.
Günler gelmiş, aylar geçmiş; yaz geçmiş, kış gelmiş. Fakat bu kış, diğer kışlardan farklıymış. Öyle ki, ömürleri boyunca ormandan ayrılmayan hayvanlar bile göç etmeye mecbur kalmış. Fakat aralarından bir anne kırlangıç, daha öncesinde ailesiyle birlikte birçok kez göç etmesine rağmen, ormanı terk edememiş. Çünkü anne kırlangıç çok hastaymış. Bu hastalık sebebiyle kanatları güneye gidecek zorlu yolu tamamlayabilecek kadar güçlü değilmiş. Lakin tecrübeli anne kırlangıç, bu kışta hayatta kalmanın imkansız olduğunu bildiği için, yavrularına "Bensiz gidin. Kendime soğuktan saklanacak bir yer bulurum ve sizinle baharda görüşürüz." demiş ve yavruları uçtuktan sonra kışı geçirebileceği bir ağaç aramaya başlamış.
Önce, gözüne ulu bir çınar ağacı ilişmiş. Çınar ağacı o kadar heybetiymiş ki, anne kırlangıcın gözleri başka hiçbir yeri göremez olmuş ve hemen, bu ulu ağaca sığınmak düşüncesiyle daha da yaklaşmış. Ancak çınar ağacı, ulu olduğu kadar kibirliymiș ve bu kibrinin altında anne kırlangıca yer yokmuş.
Çınar ağacının kibriyle sarsılan anne kırlangıç ne yapacağını düşünüp umut dolu gözlerle etrafa bakınırken önüne göz kamaştırıcı derecede güzel olan bir meşe ağacı çıkmış. Anne kırlangıç hemen sevinçle ve hayranlıkla güçsüz kanatlarını çırpmış ve meşe ağacının yanına gitmiş. Fakat meşe ağacı soğuk ve kendini beğenmiş bir ağaçmış. Bu yüzden o da, anne kırlangıcın sığınma isteğini reddetmiş.
Havanın gittikçe şiddetini artırmasıyla birlikte kaybedecek vakti olmayan anne kırlangıç, şifa dolu söğüt ağacını fark etmiş ve ona doğru yönelmiş. Ancak söğüt ağacı da kırlangıcı kabul etmemiş.
Anne kırlangıç, zaten güçsüz olan kanatlarındaki son güçle birlikte önce kavak ağacını, peşinden göknar ağacını ve en sonunda da karaağaç'ı ziyaret etmiş. Fakat sonuç aynıymış, hiçbiri bu bitap düşmüş anne kırlangıcı kabul etmemiş.
Gücü ve daha da önemlisi umudu tükenen anne kırlangıç kara kara düşünürken, çam ağacının sesiyle irkilmiş. Çam ağacı " Üzülme! benim yapraklarım iğne gibi de olsa ve sana fazla bir koruma sağlayamayacak da olsam, yine de seni kabul ederim." demiş. Anne kırlangıç büyük bir neşe içinde çam ağacına sığınmış ve birbirlerine bu zorlu zamanda yoldaş olmuşlar.
Aradan geçen uzun bir süre sonra kış bitmiş, bahar gelmiş ve göç eden hayvanlar tekrar ormana yerleşmişler. Bu hayvanlar arasında bulunan yavru kırlangıçlar, büyük bir endişeyle annelerini aramaya başlamışlar. Fakat endişeleri çok da uzun sürmeden anne kırlangıç ile karşılaşmışlar ve göz yaşları içinde hasret gidermişler.
Tam da bu esnada, buradan geçen bir orman iyesi bu ana tanıklık etmiş ve bütün ağaçları bencillikleri ve kibirleri için cezalandırmış. O günden sonra tüm ağaçlar kış boyunca yapraklarını kaybetmek zorunda kalmışlar. Fakat anne kırlangıcı kurtaran çam ağacı, tüm mevsimlere inat bitmeyen yeşilliğiyle bulunduğu bölgenin en büyük direnişçisi olmaya devam etmiş ve yaprakları ebediyen dökülmemiş.
Tam da bu esnada, buradan geçen bir orman iyesi bu ana tanıklık etmiş ve bütün ağaçları bencillikleri ve kibirleri için cezalandırmış. O günden sonra tüm ağaçlar kış boyunca yapraklarını kaybetmek zorunda kalmışlar. Fakat anne kırlangıcı kurtaran çam ağacı, tüm mevsimlere inat bitmeyen yeşilliğiyle bulunduğu bölgenin en büyük direnişçisi olmaya devam etmiş ve yaprakları ebediyen dökülmemiş.
Enes Emrullah KASAPÇI
Yazılarımızdan anında haberdar olmak ve bizi desteklemek için abone olmayı unutmayınız.
0 Yorumlar