GÜZEŞTE ÖYKÜLER SERİSİ: GALATA KULESİ ŞİİRİ - Hempa Entelekya

GÜZEŞTE ÖYKÜLER SERİSİ: GALATA KULESİ ŞİİRİ


  İntihar, insanın düşünebilen bir varlık olmasıyla birlikte oluşan içgüdüsel "sorgulama" dürtüsünün meydana getirdiği bir olgudur. Başka bir deyişle, bireyin bilinçli olarak kendisinin ölümüne yol açacak bir eylemde bulunmasıdır. Aslında bakarsanız, intihar, insanlık tarihi kadar eski ve duyguların anlatımı kadar karmaşık olduğundan, tanımı tanımsız bir olgudur. Hatta, belki de bir duygudur. Kimileri içinse, bir duygu bozukluğu...

   İntihar olgusunun, her ne kadar tanımı tanımlanamaz da olsa, tarifi mümkündür. Ancak, tarifi de her birey için değişeceğinden, sonsuz bir tarif döngüsü oluşumu kuvvetle muhtemeldir. Fakat, anlamak veya anlatmak için ille de tarif etmeye ihtiyaç olmadığından, intihar kelimesi de, tıpkı bazı başka kelimeler gibi, bilmeyerek ya da daha doğrusu bildiğimizi "tam" olarak ifade edemeyerek,  vâr olmaya devam edecektir.

     Bunların yanı sıra, kelimelere sığdıramadığı şeyleri nesnelere yüklemeye alışan insanlık tarihi, intihar kelimesini de boş geçmemiş ve çevresindeki nesneleri kullanarak birçok farklı imgelemeye gitmiştir. Hatta, belki de bu imgelemelerin en önemlisi, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın da kaleme almış olduğu, intihar ağacı olarak bilinen, İncir ağacı'dır.

Bir deli 'benden feyz aldı diyordu Bütün diktatörleri yeryüzünün'
Bir başkası gökten zenbille inmişti
Ve bir peygamberdi anlaşılmamış
Biri durmadan koşuyordu
Üstünde bir don, bir gömlek
Ve bir başkası
Ölmek diyordu
Kurtuluş ölmek.O genç bir adamdıSakalları uzamış, saçları kirli
Gözleri cam gibi parlıyordu
Bir noktaya bakıyor
Sessizce ağlıyordu
Beni görünce
Belli belirsiz bir gülümseme geçti yüzünden
Dedi ki:
- Sivaslıyım, 27 yaşındayım, adım Bekir
Sonra durdu ve bağırdı uzun uzun:
- Hüsamettin incir ağacımı getir.

       Şiirin ve melankoli'nin bu topraklardaki en büyük temsilcilerinden birisi olan Ümit Yaşar Oğuzcan, hayatı boyunca  kendisi için başarısızlıkla, bizim içinse başarıyla sonuçlanan tam 24 intihar girişiminde bulunmuştur. Bu sayı, kendisini yaşayan bir ölü olarak tanımlayan Ümit Yaşar Oğuzcan'a göre ise yalnızca 3'tür.

      Ümit Yaşar Oğuzcan, entelektüel, edebiyatsever ve mutlu bir ailede dünyaya gelmiştir. Fakat küçüklüğünden beri adeta onu takip etmekte olan "terslikler" nedeniyle yaşamaya hiç alışamamış ve neredeyse her fırsatta yaşamını sonlandırmaya çalışmıştır.


   Ümit Yaşar'ın gençliğinden olgunluğuna kadar uzanan intihar girişimleri çevresindekilerin de ilgisini çekmiş ve çözümler aranmaya başlanmıştır. Hatta bir intihar girişiminden sonra babası Lütfi Oğuzcan, oğluna şu şiiri yazmıştır.

Bak dünya ne güzel, bu sitem niye, Ettim ben adımı sana hediye.
Mutluyum ey oğul babanım diye,
Çarptırma hicvinle cezaya beni.

    Ancak, ne yazık ki babasının satırları, evlenmesi ve hatta, Vedat adında bir oğlunun olması bile Ümit Yaşar Oğuzcan'a etki etmemiş ve intihar dürtüsüne engel olamamıştır.

Artık evde sürekli olarak Ümit Yaşar'ın intihar girişimleri ve bunların getirdiği acı sonuçlar konuşulmaktadır. Dolayısıyla günden güne ailenin huzuru daha da kaçmakta ve ev halkı yoğun bir mutsuzluk içinde yaşamaktadır.

     Bu durum böyle devam etmiş, yıllar geçmiş ve Vedat 17 yaşına gelmiştir. Günlerden birgün, çocukluktan beri belki de en sık duyduğu kelime olan intihar olgusuyla tanışmak üzere ve belki de babasına ders vermek amacıyla Galata Kulesi'nden atlayarak, babasının 24 kez denediği ve her seferinde başarısızlığıyla sonuçlanan eylemi,  ilk seferde başarmış ve yaşamına son vermiştir.

Anlatılanlara göre Vedat düştüğünde elinde bir  not vardır ve o notta şunlar yazmaktadır,
"Baba, öyle değil, böyle intihar edilir."


Bu durum karşısında, Lütfi Oğuzcan'ın şiirinde bahsettiği evlat acısı kendisini değil de, oğlu Ümit Yaşar Oğuzcan'ı bulmuş ve Ümit Yaşar Oğuzcan, Galata Kulesi adlı şiirini yazmıştır.


6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesinden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gözleri
İçi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
"Açarken ufkunda güller alevden"
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesinde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusuydu bu
Bir adam düştü Galata Kulesinden
Bu adam benim oğlumdu
Küçücüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesinden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.

      Bu arada, Ümit Yaşar Oğuzcan'dan bahsetmişken, Ayten'e selam etmemek ve onu da anmamak herhalde söz konusu olamazdı.
Hâlâ daha, "Milyon kere Ayten"...
   
                                  Enes Emrullah KASAPÇI



Yazılarımızdan anında haberdar olmak ve bizi desteklemek için abone olmayı unutmayınız.

Email Hesabı:


Delivered by FeedBurner

Yorum Gönder

0 Yorumlar