Siz Nasıl Bağlanıyorsunuz? - Hempa Entelekya

Siz Nasıl Bağlanıyorsunuz?


Dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren başkasının desteğine muhtaç bir şekilde var oluruz. Dünya bizim için yabancı ve tehlikelerle dolu bir yerdir. Haliyle yolumuz uzun bir o kadar da meşakkatlidir. Bu yüzden içine doğduğumuz bu belirsizlikler evreninde tutacak bir parmak, bakımımız için kendimiz dışında bir figüre ihtiyaç duyarız. Kim diyebilirdi ki bize birincil bakım veren kişinin sıktığımız parmağı;  tüm yaşantımızı etkileyecek,  tüm ilişkilerimizin altına imzasını atacak? Bu sorunun cevabını bireyin varoluş süreci içerisinde oluşturduğu bağlanma stilini ve bunun ilişkilerine yansımasını inceleyerek bulalım.


Birey 9 ay boyunca anne karnındaki amniyon kesesi içerisinde anneye bağlı bir kordon yardımıyla gelişimini tamamlar.  Bu süreç sınırlı bir alanda ve tehlikelere kapalı bir şekilde anne karnında gerçekleşir. Peki ya 9 ay sonra?  Bebek 9 ay sonunda o korunaklı alandan çıkarak güvensiz bir ortama gözlerini açar. Bu ortamda bebeğin kurduğu ilk sosyal ilişki ona birincil bakım veren anne/figürdür.  Bebeğin tutarlı bir şekilde ve ihmal edilmeden acıktığında/susadığında ihtiyaçlarının giderilmesi, altının değiştirilmesi, sevilmesi, ağladığında yanında bakım veren kişinin olması temel güven duygusunu oluşturur.  Özelikle yaşantısının 1-2 yılında güvenli ve tutarlı bir ortamda bulunan bebeklerin olumlu bir bağlanma stili geliştirdikleri görülmüştür. Fakat birincil bakım veren anne/figürün olmaması ya da bebeğin ihmal edilmesi, bu süreçteki yaşanan aksaklıklar ve yetersizlikler bebeğin bağlanmasını olumsuz yönde etkiler.  Çünkü birey bu süreçte iki model geliştirmektedir. Bunlar ben modeli ve diğerleri modeli.
Ben modeli ile bireyin benlik saygısının temelleri atılır. “Ben nasıl biriyim? Ben sevilecek bir insan mıyım? Ben değerli bir insan mıyım?” Gibi sorularına bulduğu cevaplarla benlik saygısı şekillenir. Diğerleri modeli ise diğer insanlar ve dünya ile ilgili edindiği tecrübelerle bir şema geliştirilir. “İnsanlar ne kadar güvenilirdir? Bir sorun olduğu zaman seslendiğimde insanlar beni ne kadar duyar?” Tarzındaki sorulara bulduğu cevaplarla şemalarını oluşturur. İlişkilerini bu şemalara göre düzenler. Bebeğin oluşturduğu bu modellemeler bir nevi onun bağlanma stili hakkında bizlere bilgi verir ve yetişkin yaşantısında da var olan bağlanma stillerinin temelini oluşturur.

Yetişkin bağlanma stilleri 4 ana başlık altında ele alınır. Bunlar: Güvenli bağlanma, Korkulu bağlanma, Saplantılı bağlanma, Kayıtsız bağlanma.

Çocukluk çağında temeli atılan bağlanmanın stiline göre ilişkilerde farklı şekillerde davranış örüntüleri ve inançlar oluştururuz. Temelini attığımız bağlanma stili ilişkilerimizi güvenli ve sağlıklı bir şekilde yürütmemizi sağlarken bazı stillerde aksine yıkıcı ve zarar verici bir hale de bürünebilir. Gelin birlikte farklılaşan bağlanma stillerini ve beraberinde değişen ilişki formlarını ele alalım.

Güvenli bağlanma stiline sahip bireylerde temel güven duygusu oluşmuştur. Kendilerine ve dış dünyaya karşı olumlu şemalar geliştirmişlerdir. Yalnız kalmaktan korkmayan ve kendileriyle barışık bireylerdir. Kolaylıkla duygusal yakınlık kurabilmektedirler.  Olumlu yaşantı ve inançlara sahiptirler. Bir başkasına bağlı olmakta mutluluk duyar,  saygı ve güveni rahatlıkla hisseder ve uzun süreli ilişkiler yaşar.

Korkulu bağlanma stiline sahip bireyler kendilerine ve içinde bulundukları dış dünyaya karşı olumsuz şemalar geliştirdikleri görülür. Bu bireyler kendilerini sevilmeye layık görmez ve dış dünyadaki insanları da tehlikeli gördüğü için romantik ilişkiye girmekten kaçınır. Reddedilme korkusu baskındır. Korkulu bağlanma stiline sahip olan bireyler yalnız kalmaktan korkmalarına rağmen başka bireylerle de bir araya gelmekten kaçınır. Bu bireyler ne kendilerine güvenir ne de dış dünyada ki bireylere güvenir.

Kayıtsız bağlanma stiline sahip olan bireyler kendileri hakkında olumlu bir benlik algısına sahip olmalarına rağmen onlar için dış dünya tehlikelerle doludur. Bu nedenle zarar görmemek için bireylerle ilişki içine girmemeyi tercih ederler ya da kendileri terk eder. Bu bireyler kendilerine çok fazla değer verir ve ilişkilerinde odaklandığı nokta kendileridir. Özerkliklerini sürdürebilecekleri sosyal bir yapı içinde daha çok mutlu olurlar.

Saplantılı bağlanma stiline sahip bireyler benlikleri hakkında olumsuz bir algıya sahip olmalarına rağmen dış dünyaya karşı olumlu bir algıya sahiptir.  Bu bireylerin yalnızlığa tahammülü yoktur. Bu nedenle hayatları boyunca bu boşluğu doldurmayı hedeflerler. Bu boşluğu doldurduğu kişilere saplanıp kalırlar. En temel kaygılarından birisi ise terk edilmektir. Biten ilişki saplantılı bağlanma stiline sahip bireyler için kabullenmesi oldukça zorlu bir duygusal süreçtir. Biten bir ilişki onlar için dünyanın sonu olarak algılanır. Günümüzde kadın cinayetlerinin arka planında saplantılı bağlanma stiline sahip bireyleri görme olasılığı oldukça yüksektir. Bu insanlar zorla da olsa sevdiği insanı yanında tutmaya çalışan bireylerdir.

Hepimiz seçemediğimiz bir ailenin içinde var oluyoruz. Edindiğimiz tecrübelerle kişiliğimizi şekillendiriyoruz. Kendimize has bir benlik oluşturuyoruz. Bu da beraberinde farklı davranış örüntülerini, farklı düşünceleri ve duyguları getiriyor. İçine doğduğunuz ortamı, kişiliğinizi, ilişkilerinizi inceleme sırası sizde.  Peki ya siz nasıl bağlanıyorsunuz?

                                       Burcu ŞAHİN

Yazılarımızdan anında haberdar olmak ve bizi desteklemek için abone olmayı unutmayınız.

Email Hesabı:


Delivered by FeedBurner

Yorum Gönder

0 Yorumlar